
8 Mart Dünya Kadınlar Günü kapsamında, Giresun Kent Konseyi Kadın Meclisi’nin öncülüğünde, Giresun Belediyesi ve Giresun İl Sağlık Müdürlüğü iş birliğiyle ‘Dünden Bugüne Kadınların Eşitlik Mücadelesi’ konulu bir söyleşi gerçekleştirildi. Programda, kadınların tarihsel süreçte verdikleri hak mücadelesi, toplumsal cinsiyet eşitliği ve günümüzde karşılaşılan sorunlar ele alındı.
Etkinliğin açılış konuşmasını yapan Giresun Kent Konseyi Genel Sekreteri Nazlı Erkan, kadınların her alanda eşit fırsatlara sahip olması gerektiğini vurguladı. Erkan, konuşmasında, Cumhuriyet’in kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, “Dünyada her şey kadının eseridir” sözünü hatırlatarak, kadınların toplumsal gelişimdeki hayati rolüne dikkat çekti. Giresun Kent Konseyi Kadın Meclisi’nin kadınların sesini duyurmak ve haklarını korumak için çeşitli etkinlikler düzenlediğini belirten Erkan, “Kadınların sesi duyulmadığında ve hakları kısıtlandığında herkes ve her şey eksik kalacaktır. Bu nedenle bizler, kadınların eşitlik mücadelesine daha fazla destek olarak daha adil, huzurlu ve sağlıklı bir dünya inşa etmek için çalışmalarımıza devam edeceğiz” dedi.
Giresun Kent Konseyi Kadın Meclisi Başkanı Mine Erdoğan ise kadınların siyasette, iş hayatında ve kamusal alandaki temsiliyetinin yetersizliğine dikkat çekti. Giresun’da bugüne kadar hiç kadın belediye başkanı seçilmediğini hatırlatan Erdoğan, “Milletvekili düzeyinde ise ilk kadın temsilcimiz ancak 88 yıl sonra seçilebildi. Kadınların görünürlüğünü artırmak için eğitim, teknoloji ve girişimcilik alanlarında projeler üretmeye devam edeceğiz” ifadelerini kullandı. Kadın emeğinin hak ettiği değeri görmesi gerektiğini vurgulayan Erdoğan, “Özellikle tarım sektöründe, tohumdan hasada kadar üretimin her aşamasında emek veren kadınlar, çoğu zaman ücretsiz aile işçisi olarak çalışıyor. Oysa emeğinin karşılığını alabileceği inovatif üretim modelleri ile kadınları desteklememiz gerekiyor. Kadınların iş yaşamındaki ve kamusal alanlardaki yetersiz temsiliyetini kırmak, devlet, özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarıyla iş birliği yaparak çözüm üretmek öncelikli hedefimiz” diye konuştu.
Giresun Belediye Başkan Vekili Evrim Özkan, konuşmasında adınların eşit haklar ve insanca yaşam için verdiği mücadeleyi hatırlattı. Kadınların hak mücadelesinin devam edeceğini vurgulayan Özkan, “Yaşasın kadın dayanışması” diyerek konuşmasını sonlandırdı ve CHP Giresun Milletvekili Elvan Işık Gezmiş ile Prof. Dr. Hülya Uğur Tanrıöver’e verdi.
CHP Giresun Milletvekili Elvan Işık Gezmiş: “Kadınlar cam tavanlarla, cam duvarlarla ve cam uçurumlarla karşı karşıya kalıyor”
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Giresun Milletvekili Elvan Işık Gezmiş, düzenlenen etkinlikte yaptığı konuşmada, kadınların toplumsal hayatta ve çalışma yaşamında karşılaştıkları görünmez engellere dikkat çekti.
Kadınların iş hayatında ve akademide yer aldığını ancak yükselme aşamasında ciddi engellerle karşı karşıya kaldığını vurgulayan Gezmiş, “Cam tavanlara çarpıyoruz, cam duvarlarla sınırlandırılıyoruz ve en tepeye ulaştığımızda cam uçurumlarla karşı karşıya kalıyoruz” dedi.
Gezmiş, toplumun kadınları çocukluktan itibaren belirli mesleklere yönlendirdiğini ve kadınların eşit işe eşit ücret anlayışından uzak tutulduğunu belirterek, “Aynı okulda okuyoruz, aynı eğitimi alıyoruz ama mezun olduktan sonra kadınların daha az kazanacağına inanılıyor. Bu düşünceyi kim öğretiyor?” diye sordu.
İstanbul Sözleşmesi’nden çıkıldıktan sonra kadın cinayetlerinin arttığını belirten CHP’li milletvekili, bu sürecin kadınlar için daha büyük mücadele gerektirdiğini vurguladı.
“Biz kadınlar erkekleşmek zorunda değiliz, daha çok çalışmak zorunda da değiliz. Kadın olarak mücadele edeceğiz ve kadın olarak başaracağız” diyen Gezmiş, Atatürk’ün “Dünyada her şey kadının eseridir” sözünü hatırlatarak, kadınların hak mücadelesinde dayanışmanın önemine dikkat çekti.
Prof. Dr. Hülya Uğur Tanrıöver: “Bir kadın, yalnızca birey olduğu için değerlidir”
Prof. Dr. Hülya Uğur Tanrıöver, toplumsal cinsiyet eşitliği üzerine yaptığı konuşmada önemli değerlendirmelerde bulundu. Beş buçuk yıl sonra tekrar Giresun’da olmaktan duyduğu mutluluğu dile getiren Tanrıöver, kentle ve dostlarıyla kurduğu bağın kendisi için büyük bir değer taşıdığını söyledi.
Türkiye’nin toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda dünya sıralamasında 146 ülke arasında 127. sırada yer aldığına dikkat çeken Tanrıöver, bu tablonun değişmesi gerektiğini belirtti.
Kadın haklarının ayrı bir kategoriye gerek duymadığını vurgulayan Tanrıöver, “Eşit haklar var ancak kadınlar toplumda hâlâ ikinci plana itiliyor ve bu durum yapısal nedenlerle sürekli olarak tekrar ediyor” dedi. Toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda sıkça tartışılan “Eşitlik mi, adalet mi?” sorusuna değinerek, “Dünyanın yarısı biziz, dolayısıyla eşitlik istiyoruz” ifadelerini kullandı.
Kadın hareketinin tarihsel gelişimine de değinen Tanrıöver, Osmanlı’dan günümüze süregelen mücadelenin önemine vurgu yaptı. Cumhuriyet reformlarıyla kadınların kazandığı haklara dikkat çekerek, “Kadın hakları mücadeleyle kazanıldı, hakların kadınlara verildiği düşüncesi doğru değil” şeklinde konuştu.
Eğitim sisteminde ve günlük hayatta kullanılan cinsiyetçi dilin eşitsizliği yeniden ürettiğine işaret eden Tanrıöver, bu durumun yalnızca kelimelerle sınırlı kalmadığını belirtti. “Bayan kelimesi yerine kadın diyelim” diyerek bu tür ayrımları pekiştiren dil kullanımının terk edilmesi gerektiğini ifade etti. Ayrıca, dildeki ayrımcılığın çocuk yaşlardan itibaren başladığını vurgulayarak şunları ekledi: “Mesela erkek çocuk deniyor ama ‘oğlan çocuk’ ifadesi tercih edilmiyor çünkü kulağa farklı çağrışımlar yapıyor. Oysa bu, toplumsal algıyla ilgili bir mesele. Aynı şekilde, ders kitaplarında ve sınav sorularında bile cinsiyetçi ifadeler karşımıza çıkıyor. ‘Annem çarşıdan on yufka aldı, dördüyle börek yaptı, ikisini yarına sakladı. Dolapta kaç yufka kaldı?’ gibi örnekler aslında günlük yaşamın içindeki eşitsizliği de gözler önüne seriyor”
“Kadın olmak, anne olmayı gerektirmez”
Kadınların birey olarak toplumda var olması gerektiğini vurgulayan Tanrıöver, “Kadın olmak, anne olmayı gerektirmez. Anneliği kutsallaştıran ve zorunluluk gibi sunan anlayıştan vazgeçilmeli. Bir kadın yalnızca birey olduğu için değerlidir. Çocuk sahibi olup olmamak, kadının toplumsal statüsünü belirlememelidir” ifadelerini kullandı. Çalışma hayatındaki eşitsizliklere de değinen Tanrıöver, kadınlara atfedilen annelik rolünün iş yaşamında engeller yarattığını belirtti.
Tanrıöver, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin en belirgin olduğu alanlardan birinin medya olduğunu ifade ederek, dizilerden haber bültenlerine kadar pek çok alanda kadınların nasıl temsil edildiğinin önemli olduğunu vurguladı. Medyanın, kadınların toplumsal statüsünü pekiştiren bir araç haline geldiğini vurgulayan Tanrıöver, televizyon programlarının ve haberlerin de bu kalıpları yeniden ürettiğini şu ifadelerle dile getirdi: “Hepimiz görüyoruz. Dizilere, haberlere baktığımızda aynı kalıpları tekrar tekrar izliyoruz. Tartışma programlarında bile bu eşitsizlik var. Bir zamanlar eski bir tartışma programında erkek katılımcılardan biri ‘Burada hiç kadın yok, ayıp oluyor’ demişti. Ancak bu durumu normalleştirmek yerine sorgulamak gerekiyor. Kadınlar neden yalnızca kadın hakları ya da İstanbul Sözleşmesi gibi konular konuşulurken davet ediliyor? Suriye Savaşı’nı tartışamazlar mı? Kadınlara biçilen roller medya tarafından pekiştiriliyor”
Konuşmasını kadınların emek mücadelesindeki artan rolüne dikkat çekerek tamamlayan Tanrıöver, “Bugün kadın işçiler emek mücadelesinde en önde yer alıyor, doğa savunuculuğunda kendilerini dozerlerin önüne atıyor, siyasette daha fazla söz sahibi oluyorlar. Bu mücadeleler toplumu dönüştürüyor ve eşitliği mümkün kılıyor. Yaşanılabilir bir gelecek ancak eşitliğin sağlanmasıyla mümkün olacaktır” diyerek sözlerini noktaladı.