MANŞET

Deprem Miydi Bizi Öldüren Yoksa Yarım Yalan Hayatlara Dokunamamak Mı ?

Tarih mi yazmam gerekiyor kıyameti anlatmak için. Hangi kelimelerle anlatılabilir bu acı, hangi cümle hissettirebilir o hüznü. Haluk Levent’in dediği gibi ‘’ kepçe olmak ister mi insan ‘’ . O gün kepçe de, nefeste, umutta, geçmişte olmak istiyor insan . Ben o mahşeri yaşayanlardanım. Ben o çaresizliği yaşayanlardanım. 21 yaşımda o cesetleri görenlerdenim. Ben o enkaz yığınlarında ‘’ kimse var mı ‘’ diye bağıranlardanım. 6 Şubat Unutulmamayı beklerken unutulan 6 Şubat.. . Kolay mı normalleşmek? Kolay mı görmezden gelmek? Bu seferde mi kolay? Bu seferde mi basit. Değil, olmamalı da.Babaannem ‘’İnsan kendinden çok sevdiklerini düşünür’’ sözlerini kullanırdı ‘’. Canı yanarken bile ses çıkarmaz sevdiği üzülmesin diye. Küçükken bunları anlamazdım. Deprem felaketinde sonra anlamaya başladım . Üzerimde ceket olmadan, ayağımda ayakkabı olmadan o karda kışta koşarak sevdiklerimin yanına gittiğimde anladım. Babama iki saniye ulaşamadığım için hıçkıra hıçkıra ağladığımde anladım. Evde depremin verdiği sarsıntı ile o sarsıntıda yanımdaki arkadaşımı sakinleştirmek için korkumu kenara atıp onun korumaya çalıştığımda anladım. Ablam şoka girip onu sakinleştirdiğimde anladım. Evden kendimizi atıp komşularımızın oraya koşarak gittiğimde anladım. Ben anladım ki canından kıymetli olabiliyor bazı şeyler. Ufacık canın yansa kimseyi görmediğin zamanlarla bu zamanlar karşılaşabiliyor onu da anladım. Unutmayacağım… Komşumuzu kurtaramadığımızı, hıçkıra hıçkıra milleti arayıp yardım istediğimizi, birinci gün içecek bir yudum su bulamadığımızı, donarak öleceğimizi zannettiğimizi, komşularla hep birlikte küçücük yerde ölümü bekler gibi oturduğumuzu, sürekli sallandığımızı, korkudan tir tir titrediğimizi, uzaktaki sevdiklerimizi korkutmamak için içimizde verdiğimiz mücadeleyi unutmayacağım. Çok sevdiğim bir ablam şu sözlerle özetledi depremi; ‘ ilk defa kendini bu kadar çaresiz ve ölüme bu kadar yakın hissetmemiştim ama sevdiklerimle öleceğimi düşündüğüm için mutluyuydum ‘’ dedi. Ölmüştük aslında kalan sadece bedenlerimizdi.. Yıkılan binada bir aile vardı. Anne, baba ve kız. Hiçbiri canlı çıkmadı ordan. Evlatları kendi imkanlarıyla, elleriyle kazıdılar. Her cenazeyi çıkardıklarında içleri kan ağladı . Gözleri kıpkırmızı olmuştu tıpkı elleri gibi. O gün öyle soğuktu ki koca bir ateş yakıldı, yıkılan binanın yanına. Isınmaya çalıştılar. Hayat bir şekilde devam etmeye çalıştı. Etmeliydi de. Her gün bir cenaze çıktı. Her gün yeni bir hayat çıktı. Çaresizce bekleyen aileler o her çıkan can nefes hayat oldu. O enkazın başında beklerken bir abi geldi yanıma. Elime bir tabak takımı sıkıştırdı. ‘’Al dedi, onun çeyizinden bunlar kaldı sadece, anı olarak kalsın sende’’. Elime yerle bir olan binadan 6 adet çiziği bile olmayan o takımı sıkıştırdı. Sanki o abi benim elime o tabak takımını değil, omuzlarıma yıkılan binayı yükledi. Elim titredi, uyuştu ‘’ alamam ‘’ desem de verdi işte. Çok yoktu bizim durduğumuz yerle yıkılan bina arasında. Ama ordan oraya sanki günlerdir yürüyormuş gibi bacaklarım titreye titreye gittim. Koydum kenara ağlamaya başladım. Ne kadar ağlarsam ağlayayım kaldı o yük bende. Uyusam o yük var, kalksam o. Ondan sonra yaşasam ne fayda dedim. Bu yükle yaşanır mı? O kızın çeyiziyle yaşanır mı? Yaşayamadım da. O gün o melek kızla ben de öldüm. O melek kızın hayalleriyle yıkılan binanın altında kaldım. Bizim mahallemizde sadece bir bina yıkıldı. Ama diğer yerler; Yürüdüğüm sokaklar, konuştuğum kişiler,tanıdığım insanlar, arkadaşlarım, akrabalarım.. yıkılan binalarla öldü hepsi. Şimdi o yollardan yürüyemiyorum. Konuştuğum kişilerle konuşamıyorum. Tanıdığım insanları göremiyorum. Arkadaşlarıma artık sarılamıyorum. Akrabalarım.. onları sonsuz bir yolculuğa uğurladım. Tek ayakta duran, her şeye rağmen yarı yıkık Afşin’im. Her şeye rağmen ayakta duran memleketim. Ben Elif, bundan sonra Afşinimi, Kahramanmaraşımı, Hatayımı, Antepimi, Adıyamanımı, Kilisimi ve diğer illerimizi yazacağım. Milletimi yazacağım. Milletimin, milleti için verdiği mücadeleyi anlatacağım. Unutulmaması için, unutmamak için yaşamak için ve aynı şeyleri yaşamamak için yazacağım.

Muhabir:Elif Duman