Giresun Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Bekir Bayram Tirebolu İletişim Fakültesi öğrencileri ile yerel ve yaygın medyadaki sıkıntıların Türkiye ve Giresun’daki gazetecilik anlayışına yansımaları hakkında konuştu…
Giresun Gazeteciler Derneği başkanı olarak, Giresun’daki yerel gazeteler başta olmak üzere Türkiye’deki gazetecilik anlayışını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Gazetecilik eskiden pozitif anlamda daha iyiydi. Son yıllarda ekonomik nedenlerle özellikle de yerel gazeteler maddi baskılar nedeniyle biraz daha amacından uzaklaştı. Baktığınız zaman haber içeriği bakımından elinize aldığınız gazetenin sizi doyurması lazım oysa Giresun genelinde bakarsak bunu başarabilen gazete yok. Giresun’da altı tane günlük gazete var bu altı günlük gazetenin birini aldığınız zaman diğerlerini almanıza gerek yok oysa altı değişik gazete varsa bunların hepsi içerik olarak haberi farklı işlemeli. Oysa bakıyorsunuz bir gazetede manşetler, haberler, haberi işleme biçimleri aşağı yukarı aynı, bu gazeteciliğin bittiğini gösteriyor. Özel haber yok özel haber olmayınca özel muhabir de olmuyor neden çünkü yerel gazetelerin tamamı ajanslara bağlı olarak çalışıyor diğer zorunlu kadroları da aileden doldurarak geçiştiriyorlar. Gazetelerin içerikleri aynı olduğu için okur tek bir gazete alarak işini hallede biliyor. Bu durum okur sayısını düşürdüğü gibi gazetenin satışını ve seviyesini de düşürüyor ve gazete satışı az olduğu için ekonomik sıkıntılar içine girebiliyor. Benim gençlik yıllarımda hürriyet 1000 tane falan satıyordu tiraj olarak, oysa bugün Giresun’da gazeteler en fazla 400 tane satabiliyor hatta bu zaman 200’e düşüyor. Normal şartlarda bir yerel gazetenin 600-700 tane satabiliyor olması lazım. Tabi durumdan şikâyet etmenin yanı sıra çözüm de sunmak gerekiyor. Bunun için hem gazetenin içerikleri değiştirilmeli hem de mizanpajını (tasarımını) iyi yapmak görselle desteklemek gerekiyor ki gazete kendini sattırsın. Eskiden bir gazetede iyi haber olduğu zaman veya özel ilgi çekici bir haber olduğu zaman vatandaş okusun diye o gazete camlara yapıştırılırdı, çünkü ilgi çekerdi. Eskiden özel haber olurdu atlatma haber olurdu, şimdi öyle bir şey yok gazeteler hemen baskıya veriliyor, bu durum çalışanın da işine geliyor tabi işi erken bitiyor. Eskiden bir muhabir geç saatlere kadar beklerdi iyi bir haber yakalayayım diye yakaladığı zaman da matbaayı bekletirdi. Mesela yerelde spor çok önemlidir eskiden muhabirler maçın sonucunu beklerdi ama şimdi muhabir beklemiyor banane diyor, maçı yazmıyor düşünün ilin maçını yazmıyor adam. Bu durum gazeteciliğin ne hale geldiğini gözler önüne serer nitelikte zaten. Eskiden tipo baskı olduğu halde muhabir bekliyordu, şuan ofset baskı yapıyorsun yine beklemiyorsun. Siz düşünün artık gerisini… Eskiden muhabir aldığı parayı değil yaptığı işi önemserdi bir de eskiden fahri muhabirler vardı hiçbir karşılığı olmadan amatör maç yazmak için bekleyen. Rahmetli Nezih Demirkent Dünya Gazetesi’nin sahibi gerçekten iyi bir gazeteciydi kendisi derdi ki; “Gazetecilikte en zor ölüm ilanı yazmak”. Dediğim gibi ülkemizde son yıllarda gazeteci yetişmiyor. Tamda bu noktada ülkenin gidişatı ve ekonomik faktörlerinde etkileri var. Paranız yoksa bağımsız gazetecilik yapmanız mümkün değil. Gazeteci eleştirendir. Şimdi böyle bir şey söz konusu değil tabii.
Bildiğiniz üzere Doğan Grubu’nun el değiştirmesi ve Türkiye’deki belli ekonomik sorunlardan dolayı birçok gazete kapanmak zorunda kaldı. Tüm bunların yerel basın anlamında Giresun’a yansımaları nasıl oldu?
Yaygın basındaki değişiklikler yerel basını da etkiliyor ama Doğan Grubu’nun el değiştirmesi, biz ona tekelleşme diyoruz bunu da basın özgürlüğünün önünde engel olarak kabul ediyoruz. Yani tek seslilik olarak, ister sağdan olsun ister soldan olsun fark etmez, bana göre gazetecinin sağı solu olmaz. Ben ülkenin kendi menfaatine milli çıkarlarına bağlı gazeteciyi her zaman savunurum. 15 yıldır burada Giresun Gazeteciler Cemiyeti başkanıyım aynı zamanda Türkiye Gazeteciler Yönetimi Konfederasyonu yönetim kurulu üyesiyim. Doğan Grubu Gazetesi’nin Demir Ören Grubu’na geçmesi ülkemizde psikolojik negatif bir şey bırakmıştır. Neden çünkü her değişmede binlerce gazeteci işini kaybetmiştir. Gazeteye gidince sen benim adamım değilsin diyor böyle bir şeye dönüştü durum. Bu iyi bir şey değildir Aydın Doğan’ın da zamanında yaptığı yanlışlar vardır. Onları da belirtmek lazım tabi. Kendisi Seka’ların kapanmasında rol oynamıştır neden; çünkü kâğıt ithalatını başlatmış ve Türkiye’de kâğıt fabrikalarının kapanmasının önünü açmıştır. Ondan başka da Türkiye’de kâğıt ithal edecek hiç kimse çıkamamıştır. Çünkü uluslararası sermayeyi bağlamıştır. Siz ne kadar gazeteci olursanız olun Aydın Doğan’ın haberi olmadan gazete kâğıdı getiremiyorsunuz pazarlığınızı yapsanız dahi onun imzası olmadan alamıyorsunuz. Durum şimdi de aynı, kâğıt Türkiye için stratejik bir şey aslında, bugün resmi gazeteyi bile basacak kâğıdımız yok, konu bundan ibaret. Fakat ben gazetelerin Aydın Doğan’ın elinden alınmasına karşıyım her işin ehlinde olması gerekir. Ayrıca daha önce de belirttiğim gibi basın özgürlüğü noktasında olumsuz etkileri olmuştur. Aydın Doğan’ın fikirlerine katılmıyorum ama basın hürdür, bu durum basın hürriyetini etkilemiştir. Yanlış bir atılımdır.
Ülkemizde Barış Süreci’nin başlamasıyla birlikte bir Barış Gazeteciliği süreci başladı. Fakat sürecin son bulmasıyla pek uygulanamadı. Ana akım medyayla başlayan bu sürecin son bulmasındaki en önemli etken nedir? Sizce bunun ekonomi-politikle ilgisi var mıdır?
Anladığım kadarıyla siz Barış Süreci’nden bahsediyorsunuz. Her ülkenin kendi gazetecisi ülke menfaatlerini ön planda tutmak zorunda eğer ülke menfaatleri barış gerektiriyorsa Barış Gazeteciliği’ni gerektiriyorsa gazeteci buna katkı sağlamalı. Barış Gazeteciliği birebir barış gazeteciliği olmayabilir ama gazeteci yine de eleştirel gözle bakarak barış sürecine katkı sağlamalıydı. Aslında ben bunun ülkede birileri tarafından kurgulanmış bir şey olduğunu düşünüyorum. Daha açık konuşmak gerekirse PKK’nın silah bıraksın eylemi falan bunun içerisinde. Fakat bundan yararlanan terör örgütü dış güçlerin de etkisi ile bütün illerimizin, Güney Doğu başta olmak üzere tüneller kazarak bir takım şeyler yaptılar. Basın olarak ta desteklemeye çalıştığımız, Barış Süreci dediğimiz şey onların lehine oldu. Dağdakiler şehre indiler görmezlikten geldiler ve daha çok yerleştiler. Burada basın gazeteciliği tek taraflı yaptı. Sadece bu süreci başlatanların değil, basının da burada görmezden geldiği şeyler oldu. Süreci desteklese bile eleştiriyi elden bırakmamalı ve yanlışları ortaya sermeliydi. Ekonomik olarak ta çok kayıp verdik, şehit verdik. Ben o zamanlar Mardin’deydim farklı ilçelerine çok büyük yatırımlar yapıldı. Diğer yandan gerçekleri gören vardı ama görmeyenler de görmüş oldu. Bunların amacının Kürt’lerin değil kendi menfaatleri olduğu ortaya çıkmış oldu. Sanırım yanlış bir strateji olduğunu söylememe gerek yok.
Bir medyanın gerçek anlamda özgürce ve objektif olarak gazetecilik yapmasının koşulu/koşulları sizce nedir?
Birinci sırada ekonomi var. Paranız varsa toplum içinde söz sahibisiniz, daha iyi konuşur, daha iyi yazarçizersiniz. Ekonomik özgürlüğünüz yoksa söz sahibi değilsiniz, toplumun kenar taraflarında gezinirsiniz. Özgür ve bağımsız olmak için ekonomik bağımsızlığınızın olması lazım, bu her şeyde böyle aslında. Baktığınız zaman yerel gazeteler özellikle resmi ilanları kesilirse sıkıntıya gireceğini düşünerek kimseye dokunamıyorlar. Oysa bir gazete kurumunun böyle bir endişe taşımaması lazım. Bunun içinde satışın arttırılması lazım. Türkiye’de okuma oranı oldukça düşük, duruma tersinden baktığımız zaman bizler gazeteci olarak demek ki gazete okutamıyor iyi içerik üretemiyoruz. En yakınımız Rusya onlar bile bizden daha çok okuyor. Tabii bu durum sadece gazeteci ile ilgili de değil, bunda eğitim sisteminin de büyük payı var. İyi bir gazeteci olmak için iyi bir lisana sahip olmak ve ekonomik bağımsızlığı sağlamak gerekiyor. Bunun örneklerini günümüzde birebir yaşıyoruz zaten.
Tarafsız ve objektif gazetecilik için ilk sıraya ekonomi politiği koydunuz, bunu aşmak için ülkede az sayıda da olsa Kitle Fonlu Gazetecilik ortaya çıkmaya başladı bu doğrultuda ülkemizde Kitle Fonlu Gazetecilik yapılabilir mi?
Bu atılımı tam olarak doğru diyemem ama henüz yanlış bir şey de yok ortada. Ülkemizde gelişmiş bir tür değil, sizin de dediğiniz gibi yeni yeni oluşmaya başlıyor. Onun için karar verme noktasında biraz beklemek gerekir. Fakat yine özgür ve bağımsız gazeteci olamıyorsunuz adam sana, reklam veriyor, bağış yapıyor bir taraftan bağlıyor seni. Küçücük bir reklam veriyor ve diyor ki haberimi şu şekilde yap veya siyasi herhangi bir kuruluş size reklam verdiği zaman sizi satın aldığını zannediyor. Bu işi bağış alarak yapacağınız için yine belli bir kitleyi beslemek ve o doğrultuda hareket etmek zorunda kalacaksınız. Buna benzer şeyler daha önce de denendi fakat başarılı olamadı, şimdi tekrar tekrar deneniyor. Zamanında bazı kesimler gazete çıkarmak için değişik fonlar aradılar, bunlara televizyon kuruluşları da dâhil. Mesaj TV vardı mesela hala var mı bilmiyorum veya Haydar Baş vardı Meltem TV’nin sahibi bunlar hep halkın bağışlarıyla kuruldu. İsim verdik ama yanlış oldu mu?
“Hayır, sorun değil”
Bu tür yapılanmalar oldu, siyasi partiler de yaptılar bunu. Halk TV mesela bunu CHP kurdu. Bu tür şeyler yine de bir yanlılık sergiliyor, kişisel olarak gazetenin kendi bağımsızlığını engeller diye düşünüyorum. Gazetecilik toplumun sorunlarını dile getirendir bu sorunlara çözüm arayandır, toplumun içinden birkaç kişiye hitap eden onu besleyen değildir. Bu toplumda her kesimden insan var.
Okuma oranlarının çok düşük olduğunu bunun akabinde de gazete okuma oranlarının da düştüğünü söylediniz. Bunun dijital gazeteciliğin çok yaygın olmasıyla ilgilisi nedir sizce? Dijital gazeteciliğin basılı gazeteciliği bitireceğine yönelik söylentiler mevcut siz ne dersiniz?
Ben bu duruma katılmıyorum dijital gazetelerde çok okunmuyor, bu daha çok yeni nesilde var ama gazeteye dokunmak arşivlemek bu başka bir kültür. Dijital ortamda gazete okuyorsun sonra kaybolup gidiyor. Dijitalleşme mevcut evet ama dünyada bizden önce dijitalleşmiş ülkeler var, buna rağmen yazılı basın hala çok güçlü. Örneğin Almanya, İsveç buna örnek. Buralarda yerel gazeteler on bin tiraja sahip. Ben belli bir süre İsveç’te bulundum ve gazeteleri de inceleme fırsatı buldum, buralarda içerikler çok zengin ve özgür. Buralarda belediyeler gazetelere yardım ediyor ama içeriğe müdahale etmiyor fakat durum Türkiye’de böyle değil. Sanırım biz o olgunluğa henüz erişmiş değiliz.
“Söylediklerinizden çıkardığım dijitalleşme ne kadar olursa olsun basılı gazetenin asla bitmeyeceği yönünde”
Evet öyle. Sıkıntılar olur ama ben bitmeyeceği kanaatindeyim…
Peki diyelim ki yazılı basın bitti ve gazetecilik dijital ortama geçti. Bu gazetecilik mesleğini öldürür mü?
Gazetecilik mesleği zaten bitmez de hani varsayımlar üzerine konuşuyoruz… Bitmediğini şuradan anlayabiliriz; bu kadar insan gazeteciliğe merak sarıyor sosyal medya var ya; orada bakıyorsunuz kamyoncu da gazeteci, köydeki Mehmet amca da gazeteci, Ayşe teyze de gazeteci, keza tırcılar da öyle. Hatta TV’ler bir furya başlattı WhatsApp hattından bize görüntü gönderebilirsiniz diye. Bu adamın gazetecilikle ne alakası var. Adam belki kurguluyor o da yanlış… Bunu WhatsApp ‘tan haber olarak atıyorlar bu gazetecilik bitmiyor demektir. Tabii bunlar gazeteciliğe zarar veren şeylerdir. Merak ve ilgi alanı sürekli gelişiyor. Bu da basılı yayın bitse bile gazeteciliğin bitmeyeceğinin göstergesi… Burada iletişim fakültelerine ve öğretmenlerine büyük iş düşüyor. Ben mesela Giresun’da Temiz Kalemler Kampanyası başlattım sırf bunlarla mücadele etmek için…
“Temiz Kalemler Kampanyası “
Tehdit, şantaj, asparagas haberler, yalan dolan, dolandırıcılık yapanları, hakaret içerikli haber yapanların gazeteciler cemiyeti çatısına olan üyeliklerini iptal ettirmek için başlatılmış bir kampanya. Sonra bunu basına açıkladım, emniyete, savcılığa, valiliğe, belediyeye ve ilgili kurumlara gittim. Ben bunları gazeteci olarak kabul etmiyorum fakat siz kabul ederseniz ben bunlarla mücadelemde başarılı olamam. Hep birlik olursak toplum bunları kabul etmezse o zaman başarılı oluruz dedim. Tabi toplum onların yanında yer aldı. Toplum dediğim biraz önce saydığım kurum kuruluşlar. Dediğimi yaptım ülke genelinde konfederasyona götürdüm kimse buna cesaret edemedi ama ben bunu Giresun’da yaptım. Ha! Başarılı oldu olmadı, öyle değil ben doğru olduğuna inandığım şeyi yaptım. Başarılı olmayabilir. Eğer benim yanımda yer alsaydı, valisi bilmem nesi falan onlara gazeteci gözüyle bakmasalardı hem kendileri rahat edeceklerdi hem de toplum. Onlar ne yaptı bakmışsın ben ihraç etmişim adam gitmiş onlarla röportaj yapmış boy boy resimleri var. Sonuç olarak destek alamadım. Gazeteci dediğin cesur olacak öyle mıymıntı işlerle uğraşmayacak. Teşekkür ederim…