Kültür-Yaşam MANŞET Yerel Yönetim

CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel ile Söyleşi

Fotoğraf: Şefik Durdu

Cumhuriyet Halk Partisi(CHP) Grup Başkanvekili Özgür Özel ile kendi meslek alanı, siyaset, gündem ve Türkiye’ye dair gelecek planları hakkında Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde(TBMM) bir söyleşi gerçekleştirdik.

Türkiye’nin baş sorunlarından biri genç işsizler. Kazanacağınız belediyelerde ve belediye ek kurumları bünyesinde gençlere istihdam sağlayacak mısınız?

Sağlayacağız. Bunu Cumhuriyet Halk Partisi çok uzun süredir dile getiriyor. Aslında genç işsizlik sorunu Türkiye’deki işsizlik sorunu da en trajik kısmı. Çünkü Türkiye’de bazı çalışmalara göre her üç gençten bir tanesi işsiz. Bu %33 demek. Tabi devlet işsizlik rakamlarını da %12 falan açıklıyor. Ama gerçek işsizlik rakamlarının %20’lerde, genç işsizlik rakamlarının da %33 olduğu söyleniyor. Resmi rakamların %16 , %17’si genç işsizlik. Ama gerçek anlamda doğal yöntemlerle iş arayanlar, iş aramaktan bezmişler.  Veya çalışabileceği halde çalışma imkanlarına kavuşamayanlar da göze alındığında %33 gibi bir rakam söyleniyor. Manifestomuzda, genç işsizliğinin önlenmesi için belediyelerin kendi kadroları için yaratacakları yeni iş alanlarında gençleri istihdam edecekleri ile ilgili projeler var. 2014 yılında da ben Manisa’da Büyükşehir  Belediye Başkanı adayıydım. Kazanamadık ama orada da gençleri en çok heyecanlandıran projelerimizden biri de genç işsizliği Manisa’da sıfırlayacağımıza veya çok azaltacağımıza yönelik projelerimizdi. Bu konuda bütün belediye başkan adaylarımızın gençleri heyecanlandıracak vaatleri olacak.

Belediye projeleriniz arasında gençlere ve öğrencilere; kütüphaneler, etüt merkezleri, kitap kafeler ve gençlik merkezleri tarzında uygulamalarınız olacak mı?

Olacak. Eskişehir’deki toplantımızda Odunpazarı Tepebaşı Büyükşehir adaylarımızı yeniden aday gösterdik. Partimizde başarılarını değerlendirdiğimiz bir ölçme değerlendirme sistemi var. Örneğin; yanılmıyorsam Odunpazarı Belediyesi’nin,  22 mahallede kütüphane açtığını gördük.  Bizim için bir belediye başkanının gençler için yurt açması, kütüphane açması ve gençlerin yararlanabileceği sosyal imkanlar arttırması yeniden aday gösterilmesi için en önemli kriterlerden biri. Zaten aslında belediye başkanının ne vaat ettiğinden önce onun yeniden aday gösterilmesi ya da gösterilmemesi için neleri dikkate alıyor? Ona bakmak lazım. Biz özellikle kütüphane meselesini ve gençlerin eğitimlerine dair ya da kazanamadılarsa meslek edinme kursu gibi faaliyetleri daha sonra istihdama dönüşebilecek bazı kursları, öğrenciler için yeniden yurt yapılmasını en önemli yeniden aday gösterme kriteri olarak görüyoruz. Yani bir belediye başkanı seçildiği takdirde yeniden seçilmesi için partinin kapısında yöneticilere kendini anlatmak yerine yaptığı kütüphaneleri, yurtları, verdiği bursu veya üniversite öğrencisine yaptığı katkıların belgelerini sunması yeterli olacaktır. Ve bunu objektif olarak inceleyen bir merkezimiz vardır. Sadece beyana değil; belediye başkanının ne yaptığına biz bakıyoruz.

Fotoğraf: Şefik Durdu

“İlacı Bir Meta, Eczacıyı Bir Tüccar Olarak Görüyorlar”

Bilindiği üzere bir eczacısınız. Sigorta kurumlarının karşılamadığı birçok ilaçtan dolayı vatandaş tedavisini sürdürememekte. Bu konu hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?

Türkiye’nin sağlık politikasında ve ilaç eczacılık politikasında büyük hatalar var. İlacı bir meta, eczacıyı bir tüccar olarak görüyorlar. Verilen hizmeti de bir ticaret olarak görüyorlar. Oysa eczacı bir sağlık emekçisidir. İlaç önleyici tedbirler ve diğer tedavi yöntemleri yeterli gelmiyorsa tedavinin olmazsa olmaz bir parçasıdır. Sağlığa, doktora ve ilaca erişim hakkı da en önemli insan haklarından biridir. Bizim arzu ettiğimiz dünya düzeninde; sigorta şirketlerinin sağlık harcamalarını karşılaması değil veya devletin organizasyonu olan sağlık örgütlerinin harcamalarını karşılaması değil tüm sağlık harcamalarının genel bütçeden karşılanmasıdır. Biz primli bir sistem yerine vergilerden karşılanan bir sistem öneriyoruz. Aslında bugünkü iktidar bir kandırmaca yapıyor ve şöyle bir şey söylüyor: “Biz Sosyal Güvenlik yelpazesini genişlettik. Herkesi karşılayacak.” Lakin tam kapsayıcılık ayırt ediliyor. Türkiye  Cumhuriyeti vatandaşıysan, T.C. kimlik kartına sahipsen en iyi sağlığa ve en iyi ilaca erişmen lazım. Bunun için bir başka düzenlemeye gerek yok. Peki ya bu nasıl olacak? Pirimi ödeyemeyecek vatandaşlar var ve sen tam kapsayıcılık diyorsun. Zaten vergi dediğinde böyle bir ödeme. Her şey vergilerden karşılandığı takdirde lüzumsuz bir takım ayrımlara, ayrışmalara, provizyonlara, sınırlamalara gerek kalmaz. Zaten bunların tamamı bir şey az, talep eden çoksa olabilecek şeylerdir.

Tabii, Türkiye’de yaşanan sıkıntılardan bir tanesi de ilacın ruhsatlı olmasına rağmen piyasada olmaması. Bu da yerli ve milli bir ilaç politikasının olmamasından kaynaklanıyor. Bundan 20 yıl öncesine kadar Türkiye kendi kendine ilaç üretebilen hatta biyolojik savaşta antidotlarını üretebilecek kapasitede bir ülkeyken maalesef elindeki yüksek teknolojili, iyi fabrikalarının önemli kısmını yabancılara sattı. Bir de ilaç üretimi dinamik bir süreç. Sürekli yeni hastalılar ortaya çıkıyor, ve bunun için yeni ilaçlar üretiliyor. Bunun içinde ARGE faaliyetlere ihtiyaç var. Araştırma geliştirme faaliyetleri Türkiye’de teşvik edilmiyor. Bu yüzden yeni ilaçların tamamı da yurt dışında icat ediliyor. Bu yüzden de siz hiçbir şey yapmıyorsanız bu konuda tamamen geriliyorsunuz. Biz birde kalktık Türkiye’deki fabrikaları yabancılara sattık. Sorunların böyle iki tane noktası var. Sosyal Güvenliği kapsayıcılık sorunu, bir siyaset sorunu.  Biz vergilerden karşılanması gereken tedavi maliyetlerini savunuyoruz. Primli sistemin aslında samimi bir sistem olmadığını, paran kadar sağlık, prim ödeyemiyorsan ödemende aksaklık varsa bu sorunu ortaya çıkaran temel yaklaşım olduğunu düşünüyoruz.

“Öğretmen Adayları Sübjektif Kriterler Yüzünden Elendi”

Öğretmen adaylarının yüksek puanlarla mezun olduktan sonra tekrar mülakata tabi tutulmaları hakkında ne düşünüyorsunuz?

Atanamayan öğretmen sorunu için kötü düşünüyorum.  Ama bugün bundan daha kötüsü ile karşılaştık. Buraya 100-200 öğretmen adına 20 arkadaş geldiler.  Onlar; öğretmenliği bitirmişler, kamu personeli seçme sınavına girmişler, yüksek puanlar almışlar ve sonra mülakatta elenmişler. Hem de sübjektif kriterler yüzünden. Bunların bir kısmı ya muhalif kimlikleri yüzünden ya doğum yerleri yüzünden ya da ailelerinde geçmişte herhangi bir devletin şuanda serin tuttuğu ve pazarlık masasına oturduğu terör örgütlerinden herhangi birinde irtibatı olduğu düşünülen birisinin üç kuşak öteden bile olsa kişileri mağdur etmelerinden dolayı elendi. Bu kabul edilebilir bir şey değil. Bu son mülakat mağdurları sorunun altını ayrıca çizin. Ama zaten okulundan öğretmen olarak mezun olmuş birisinin bu kadar öğretmensiz öğrenci, köylerde boş duran okul ve taşımayla giden varken hala atanamamalarını da büyük bir ayıp olarak görüyoruz. Bizim seçim bildirgemizde Kemal Bey’in en önemli vaadi:“Atanamayan Öğretmen Kalmayacak

Fotoğraf: Şefik Durdu

 “Parti İçi Demokrasinin Yaşandığı Tek Partiyiz”

Son olarak geçtiğimiz günlerde parti meclis toplantılarından sonra belediye başkan adaylarının belirlenmesi ile il ilçe örgütlerinin istifa ettiğini gördük. Bunlar medyaya yansıdı  ve sosyal medyadan da takip ettiğimiz üzere CHP tabanında bazı il ve ilçelerde memnuniyetsizlik var. Bu memnuniyetsizlik hakkında ne düşünüyorsunuz?

Cumhuriyet Halk Partisi demokratik bir parti. Her türlü eleştiriye de açık bir parti. Parti içi demokrasiyi de sadece ve sadece tek bir partide yaşandığını da Türkiye’de görüyoruz. Bunun dışında Türkiye’de hiçbir partide böyle bir şey yaşanmıyor.  Adalet ve Kalkınma Partili(AKP) bir milletvekili bana geçtiğimiz sene “Liderine rakip çıkan bir parti mi olur?” demişti. Siyasi bir partiden bahsediyoruz. “Lidere rakip çıkıyorsa bu partiye parti denmez” diye bakan bir anlayış var ortada. Öyle bir tek adam kültürü yerleşmiş durumda. Öbür taraftan MHP’de bir rakip çıkayım dedi. Rakibi ve bütün kadrolarını partiden attılar. Başka bir parti çıktı ortaya. HDP çeşitli istişare mekanizmalarını yürüttüklerini söylüyor. Ama kurultay salonuna iki tane eş başkan adayı verildiği biliniyor. Bugün parlamentodaki partiler içinde liderini çoklu yarışta seçebilen tek partiyiz. Parti meclisinde adayların tartışıldığı, bazı adayların onay almadığı ve değiştirildiği, 60 kişinin üstünde akıl yürüttüğü tek partiyiz. Diğerleri paldır küldür adayları eliyor. O yüzden bu süreçte ortaya çıkan bir takım anlaşmazlıklar ve hoşnutsuzluklar aslında CHP’nin dezavantajı veya CHP’nin anormal durumu değil. Biz normal olanı yapıyoruz. Anormal olanlar; bir kişinin belirlediği veya gözden uzakta başka mecralarda bu kararların verildiği bilinmedik sübjektif kriterlerin ortada olduğu, Cumhurbaşkanın deyimiyle geçtiğimiz günlerde MİT’in, JİTEM’in, polis istihbaratının raporlar vererek aday adayları hakkında araştırma yapıldığı partiler anormal partiler. Gerçek demokrasi bizde var. Ben yaygın bir hoşnutsuzluk olduğunu görmüyorum. Herkesin de fikrine saygılıyız. Parti disiplini içerisinde partiyi yıpratmaksızın her türlü eleştiride son derece saygıyla karşılanmaktadır.  İnsanla yapılan işte hatalar da olur. Bazı hatalar, yanlışlar ve itirazlarda olur. Bu partiyi dışarıda kötü tartıştıracak şekil olursa da buna hoşnutlukla yaklaşıyoruz. Bazen istifa noktasına geliniyor ve buda bizi üzüyor sonuçta. Biz hiçbir yol arkadaşımızla yolları ayırmak istemeyiz. Ama yolunu kendi ayıranlar için de “Benim adayım olursa olur, olmazsa olmam” gibi yaklaşımı da çok sağlıklı bulmayız.

Fotoğraf: Şefik Durdu

Haber: Beyza Arslan