
Giresun Üniversitesi bünyesinde, Meme Kanseri Farkındalık Ayı kapsamında düzenlenen panelde, uzmanlar erken teşhis, tarama yöntemleri ve tedavi sürecinde psikososyal destek konularını ele aldı.
Giresun Üniversitesi Şehit Ömer Halisdemir Konferans Salonu, 14 Ekim Salı günü anlamlı bir etkinliğe ev sahipliği yaptı. Meme Kanseri Farkındalık Ayı kapsamında Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu (SHMYO) ve Sağlık ve Kültür Topluluğu tarafından düzenlenen programda, toplumda bilinç oluşturmak ve erken tanının önemine dikkat çekmek amaçlandı. Etkinlikte, bu mücadelenin evrensel sembolü haline gelen pembe kurdeleler de katılımcılar tarafından takılarak dayanışma mesajı verildi.

Dünyada her 8 kadından 1’i meme kanseri riskiyle karşı karşıya
Panelde ilk sunumu Sağlık Bilimleri Fakültesi Ebelik Bölümü’nden Doç. Dr. Çağla Yiğitbaş gerçekleştirdi. Sunumunda, ülkeler arasındaki tanı koyma süreçlerinden ve mevcut koşullardan bahseden Doç. Dr. Yiğitbaş, “Her bir sayı bir umuttur, bir hikâyedir” ifadelerini kullandı. Erken teşhisin önemine dikkat çeken Doç. Dr. Yiğitbaş, hızlı davranıldığında kanser hastası kadınların tedavi şansının arttığını ve bunun toplum genelinde de olumlu etkiler yaratacağını vurguladı.

Sağlık Bilimleri Fakültesi Cerrahi Hastalıkları Hemşireliği Ana Bilim Dalı’ndan Prof. Dr. Yeşim Yaman Aktaş ise meme kanseri risk faktörlerini ve korunma yollarını anlatarak, yaşam tarzı, obezite ve beslenme alışkanlıklarının hastalık üzerindeki etkisine dikkat çekti.
Bir diğer konuşmacı Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Ana Bilim Dalı’ndan Doç. Dr. İsmail Aydın, meme kanserinde erken teşhis ve taramaların KETEM (Kanser Erken Teşhis ve Tarama Merkezleri) üzerinden yürütüldüğünü belirtti. Aydın, bu merkezler hakkında toplumun daha fazla bilinçlenmesi gerektiğini söyleyerek, “Dünyada her 8 kadından 1’i yaşamı boyunca meme kanseri riskiyle karşı karşıya. Bu önemli bir oran. Risklerin bilinmesi, uygun yaşlarda taramaların yapılması ve hastalığın her evresinde farkındalığın artırılması büyük önem taşıyor” dedi.
Erken teşhis sağ kalım oranını artırıyor
Tıp Fakültesi Radyoloji Ana Bilim Dalı’ndan Prof. Dr. Tümay Bekci ise konuşmasında, meme kanserinde erken tanı ve taramanın hayati önemine değindi. Prof. Dr. Bekci, erken teşhis durumunda 5 yıllık sağ kalım oranının yaklaşık %90 olduğunu, geç teşhiste ise bu oranın %30’lara düştüğünü belirtti. Tarama programlarına katılımın ölüm riskini %20 oranında azalttığını ifade eden Prof. Dr. Bekci, Türkiye’deki standart tarama yöntemlerini şu şekilde sıraladı:
- 20 yaşından sonra: Kendi kendine meme muayenesi
- 40-69 yaş arası: İki yılda bir mamografi (risk grubundakilerde yılda bir)

Prof. Dr. Bekci, mamografinin düşük dozlu radyasyon içerdiğini ancak faydasının riskinden çok daha fazla olduğunu vurgulayarak, erken teşhis ve düzenli taramaların önemine dikkat çekti.
Kendi kendine meme muayenesi hayat kurtarıyor

Göğsünde kitle şikayetiyle doktora başvuran hastaların örneklerinin, kendi kendine meme muayenesinin önemini açıkça gösterdiğini belirten Genel Cerrahi Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Tuğrul Kesicioğlu , meme kanseri farkındalığının bu basit ama etkili uygulamayla başladığını vurguladı. Meme kanseri vakalarının yaklaşık %90’ının ağrısız bir kitleyle ortaya çıktığını ifade eden Doç. Dr. Kesicioğlu, 20 yaşından itibaren her ay düzenli olarak yapılacak kendi kendine meme muayenesinin erken farkındalık için önemli bir yöntem olduğunu söyledi. Doç. Dr. Kesicioğlu ayrıca, asıl tarama yöntemi olan mamografinin Türkiye’de yeterli düzeyde kullanılmadığını, tarama oranlarının %50’nin altında kaldığını belirterek bu durumun ileri evre tanı oranlarını artırdığını dile getirdi.
Meme kanserinde cerrahi yöntemler hastaya göre belirleniyor
Genel Cerrahi Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Selahattin Vural, meme kanseri cerrahisinde uygulanacak yöntemin tümörün boyutu, yayılımı ve hastanın bireysel özelliklerine göre belirlendiğini ifade etti. Doç. Dr. Vural, başlıca üç cerrahi yöntem bulunduğunu belirterek, bunların memenin tamamen çıkarıldığı mastektomiler, memenin korunduğu meme koruyucu cerrahiler ve onkoplastik cerrahiler olduğunu söyledi. Büyük tümör varlığında, çok odaklı kanserlerde veya hastanın daha önce radyoterapi görmüş olması durumunda mastektomi gerekebileceğini vurguladı.

Mastektominin, çıkarılan doku miktarına göre farklı türleri bulunduğunu belirten Doç. Dr. Vural, “Cerrahi sırasında çıkarılan tümörün sınırları patoloji tarafından incelenir. Aynı zamanda koltuk altı lenf bezlerinde yayılım olup olmadığı araştırılır. Bu aşamada mavi boya yöntemiyle ilk tutulan lenf bezi tespit edilir; eğer yayılım saptanmazsa kapsamlı koltuk altı diseksiyonuna (lenf bezlerinin çıkarılması) gerek kalmaz. Ameliyat sonrası düzenli kontrollerle süreç devam eder” dedi.
Erkekler de meme kanseri olabilir

Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu Fizyoterapi Programı’ndan Dr. Öğr. Üyesi Habibe Durdu ise katılımcılara meme kanserinde cerrahi sonrası rehabilitasyon süreçleri hakkında önemli bilgiler aktardı. Dr. Durdu, meme kanserinin kadın sağlığı açısından ciddi bir tehdit oluşturduğunu vurguladı. Erkeklerde görülme oranının %1’in altında olduğunu belirten Dr. Durdu, buna rağmen kadınlarda hem ölüm oranı hem de hastalık yükü açısından en yaygın ve riskli kanser türlerinden biri olduğunu ifade etti. “Meme kanseri erkeklerde de %1 ya da daha düşük oranla görülse de kadın sağlığı için çok ciddi bir tehdit. Çünkü kadınlarda görülen kanserler arasında hem öldürücülüğü hem de yaşam kalitesini düşürücü etkisi çok yüksek” diyen Dr. Öğr. Üyesi Habibe Durdu, bu nedenle farkındalık, erken teşhis ve zamanında başlatılan rehabilitasyonun önemine dikkat çekti.
Meme kanseri tedavisinde psikososyal destek de oldukça önemli

2025 Meme Kanseri Farkındalık Ayı Paneli’nin son konuşmacısı Öğr. Gör. İrem Yılmaz, meme kanseri tanısının psikolojik etkileri ve tedavi sürecinde uygulanan psikososyal müdahaleler üzerine kapsamlı bir sunum yaptı. Memenin kadınlar için sadece biyolojik bir yapı olmadığını, aynı zamanda dişilik ve annelik gibi kimlik öğelerini temsil ettiğini vurgulayan Yılmaz, bu nedenle meme kanseri tanısının bireyde çok katmanlı bir tehdit algısı yarattığını söyledi. Tanının iletilme sürecinde bireyin psikolojik sağlamlığının desteklenmesi gerektiğini ifade eden Yılmaz, etkin iletişim, açık ve anlayışlı anlatım ile sosyal desteğin önemine dikkat çekti. “Tanı, bireyin anlayabileceği ve sürece adapte olabileceği bir hızda, empatiyle ve yanında güven duyduğu biri varken verilmelidir. Bu, bireyin tedaviye olan güvenini ve motivasyonunu olumlu etkiler” diyen Öğr. Gör. Yılmaz, psikososyal desteğin tedavi başarısındaki rolünü vurguladı.

Panel, katkı sağlayan katılımcılara teşekkür belgelerinin verilmesi ve farkındalığı simgeleyen ‘pembe balon uçurma’ etkinliğiyle sona erdi.
Muhabir /Foto-muhabir: Öznur Çınar – Esma Sarı
