Türkiye’de kadın cinayetlerinin oranı, kadına yönelik şiddetin yalnızca bireysel bir sorun olmadığını ortaya koyuyor. Güncel veriler, bu yıkıcı döngüyü kırmak için eşitlik odaklı ve kapsamlı müdahalelerin hayata geçirilmesi gerektiğini gözler önüne seriyor.
Kadına yönelik şiddetin boyutları her geçen gün daha da derinleşiyor. Araştırmalar, şiddetin yalnızca fiziksel müdahalelerle sınırlı kalmayıp sözel, ekonomik, psikolojik, kültürel, duygusal ve cinsel biçimlerde de hayatın her alanına nüfuz ettiğini ortaya koyuyor. Fiziksel şiddet; tokat, yumruk ve tekme gibi bedensel saldırıları içerirken, cinsel şiddet istenmeyen, riskli ve utanç verici davranışlarla kendini belli ediyor. Buna ek olarak, psikolojik şiddetin kadının ruh sağlığı üzerinde bıraktığı derin izler; özgüven kaybı, depresyon ve hatta intihar düşüncelerine kadar varan sonuçlar doğuruyor. Türkiye’de kadına yönelik şiddet, münferit olayların ötesine geçerek ülkenin en kritik toplumsal sorunlarından biri haline gelmiş durumda.
2024’te 394 kadın öldürüldü
OECD verilerine göre, Türkiye kadına yönelik şiddet konusunda %38 oranla OECD ülkeleri arasında ikinci sırada yer alıyor.
Kaynak: https://web-archive.oecd.org/temp/2023-10-02/550100-vaw.htm
Ayrıca, UNFPA ve Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu (TKDF) tarafından 2023’te yayımlanan “Ev İçi Şiddet Acil Yardım Hattı 2007-2021 Yılları Arası Verilerinin İstatistiksel Analizi” adlı rapor şu dağılımı ortaya koyuyor:
- Fiziksel şiddet: 17.601 vaka
- Duygusal şiddet: 5.059 vaka
- Sosyal şiddet: 5.608 vaka
- Ekonomik şiddet: 4.346 vaka
- Cinsel şiddet: 1.456 vaka
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu (KCDP) verileri ise 2024 yılında en az 394 kadının öldürüldüğünü ve 259 kadının şüpheli şekilde ölü bulunduğunu rapor ediyor. 2023 yılında ise 315 kadın cinayeti kaydediliyor ve 155 şüpheli ölüm bildiriliyor. 2008 yılından 2024 yılına kadar her yıl ortalama 4.808 kadının hayatını kaybettiği bilgisi aktarılıyor. Bu veriler, kadına yönelik cinayetlerin ülkemizde ciddi bir toplumsal sorun haline geldiğini gösteriyor.
Şiddete tolerans yok
Kadına yönelik şiddetin zincirleme etkileri, sadece bireylerin değil, toplumun tamamının refahını derinden sarsıyor. Toplumsal cinsiyet rollerinin kalıplaşmış normları ve ataerkil zihniyetin hâkimiyeti, şiddeti normalleştiren ve adeta meşrulaştıran bir ortam oluşturuyor. Bu durum, yalnızca kadınların yaşam kalitesini düşürmekle kalmıyor, aynı zamanda çocukların ruhsal gelişimine de olumsuz yansıyarak toplumun genel dinamizmini ve üretkenliğini engelliyor. Gerek yasal düzenlemelerde gerekse eğitim sisteminde yapılacak köklü değişikliklerle, eşitliğin sağlanması ve şiddetin her türlüsüne karşı sıfır toleransın benimsenmesi önem taşıyor.
Muhabir: Azra Kazak
