Skip to main content
Sağlık

Modern Çağın Yeni Salgını: Sosyal Anksiyete

By Şubat 4th, 2025No Comments5 min read

Görsel: Yapay zeka ile üretilmiştir.

Yoğun kaygı ve endişe haliyle bireylerin yaşamını şekillendiren anksiyete, çocukluk travmalardan genetik faktörlere, stresli yaşam koşullarından günlük zorluklara kadar pek çok nedenle tetikleniyor. Günimedya Haber Ajansı, anksiyete bozukluğu ile mücadele eden E.D. ile bu hastalığın yaşam üzerindeki izlerini konuştu.

Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ)2023 yılında yayımladığı veriler de anksiyete bozuklukları, dünya genelinde en yaygın ruh sağlığı sorunları arasında yer alıyor. 2019 yılında yaklaşık 301 milyon kişinin bu bozukluklardan etkilendiği görülüyor. Giresun Üniversitesi’nde öğrenim gören 22 yaşındaki E.D. anksiyete teşhisi alan bireylerden biri. Yoğun kaygı hali ve günlük yaşantısındaki etkiler üzerine konuştuğumuz E.D. süreci ve hissettiklerini ekibimizle paylaştı.

Anksiyete, yaşanacak günlük yaşamları olumsuz etkileyerek, aşırı korku, endişe ve gerginlik hislerine neden olan bir durum. Dünya Sağlık Örgütü(WHO), bu tür ruhsal bozuklukların tedavi edilebilir olduğunu vurguluyor ve tedavi sürecinde destek almanın gerekli olduğunu belirtiyor. Uzmanlar, anksiyete belirtilerini ciddiye almanın ve uygun bir yardım arayışına girmeyi teşvik ediyor. Erken teşhis ve doğru tedavi, kişinin ruhsal iyilik hallerini iyileştirebiliyor ve yaşam kalitesini artırabiliyor.

Anksiyeteyi nasıl fark ettin ?

“Lisedeyken son sınıfta biraz hissediyordum ama kendime kabullendirmemek için hep bahane arıyordum. Ancak bir okuldan eve dönerken, üst geçit merdivenlerini kullandım. Aşağı inerken bir anda titremlerim başladı, kalbim sıkıştı ve bineceğim otobüsü durdurmaya elim bile kalkmadı. O gün o otobüs şoförü dönüp bana kızdığında bile yüreğim ağzımda atıyordu. Anksiyetenin alay konusu olduğu bu devirde başıma böyle bir şeyin gelmiş olması beni aşırı stres ve paniğe soktu. Otobüse binmeden ağlayarak eve geri döndüm. arkadaşlarım ve ailem aradı ancak onlara bile dönüş yapamadım. Üniversiteye ilk başladığım zamanlarda ise saha çalışmaları, etkinlikler, faaliyetler ve ders sunumlarında da aynı şeyler yaşandı. Dizlerimde titremler, kalpte sıkışmalar ve boğulmaların olduğunu hissettim. Asla kolay değil, insanı çok yoran bir şey. bu sebeple hastalığın ilk evresinde intihar girişiminde bulundum.”

Hangi tür ankisiyete ile baş ediyorsun ?

“Hastaneye ilk gittiğimde panik atak olduğunu, yani hayati bir durum olmadığını belirttiler. Ancak bu hastalığın kişide kuvvetli bir endişe ve korku hissettiren bir tür rahatsızlık olduğunu söyleyerek Anksiyete tanısını koydular. Anksiyete ve panik atak benzese de farklı hasatlık olduğunu da söylediler. Anksiyetede sürekli devam eden bir tedirginlik var ve bilinçaltında devamlı kendini hissettirir. Panik atakta ise kişi kendini saldırıya uğramış tehlikede gibi hisseder, bayılacağını zanneder, kalbi hızla atar ve nefesi kesilir. Ataklar birkaç dakika sürer. Ancak bu bende tam anlamıyla böyle değil, kendimi saldırıya uğramış veya tehlikede hissetmiyorum.”

Anksiyete anında fizyolojik ve psikolojik olarak ne hissediyorsun ?

“Kendimi telkin etmeye çalışıyorum, kendime önerilerde bulunuyorum. Bunun geçeceği hissi aklıma geliyor. Hastalığın farkında olmak beni rahatlatan durumlardan bir tanesi, bir diğer durum bu süreç esnasında yanımda ailem, iki yakın arkadaşım ve üniversiteden bir hocamın olması beni mental olarak daha güçlü kılıyor. Elbette bende yaşıtlarım gibi istediğim her şeyi rahatça yapmak istiyorum ama burada hastalık beni tetikliyor. Yapamazsam ya beceremezsem ya da benimle dalga geçilmesi gibi korkular beni o esnada aşırı strese ve kaygıya sürüklerken aynı zamanda fazlasıyla yıpratıyor.”

Tedavi süreci nasıl ilerledi?

“İlk teşhis konulduğunda, korku içinde ağlayan biriydim. Psikiyatristimin önerdiği ilaçlara başladım. İlk başladığımda mental olarak biraz kendimi kötü hissettim. Neyse ki bu süreçte ailemin yanımda olması beni biraz da olsa rahatlatıyor. Şuan ise psikolog seanslarına gidiyorum ve orada sohbet etmek, derdimi anlatmak bana gerçekten iyi geliyor.”

E.D.’den ailelere çağrı: “Çocuklarınızın yanında olun”

“Bu sorunu yaşayan çocuklarınızın yanında olun, karşısında değil. Empati kurun onları yargılamayın ve sımsıkı destekleyin. Bu süreci birlikte atlatabilirsiniz.”

Muhabir: Bahar ÖZKAYA

Leave a Reply